| Daha önceden bahsettiğim bir golün öyküsünü anlatmak üzere bugün yine birlikteyiz. Hepimizin dönmek istediği zamanlardan bir kahraman küçük futbolcumuz, ortaokula gidiyor, Ankara Kalesi'nde darbuka çalıyor. Evet alışık olduğumuz çocuklardan biraz farklı bir yaşantısı var. Ancak hala çocukça düşünüyor, davranıyor ve gülümsüyor. |
Ankara'ya henüz baharın gelmediği nisan ayında bir pazartesi sendrom nedir dinlemedik biz üç arkadaş soluğu Ulus'ta aldık. Maksat keşfe çıkmak, fotoğraflar yakalamak, hikayeler öğrenmek!
Kaleye doğru yol uzundu evet ama çıkarız dedik, yürüdük -ki tavsiye ederim-.
Ve darbuka sesleri geliyordu Kale'ye girerken. Küçük bir çocuğun darbukasından çıkacağını düşünmediğimiz sesler. Ulus'ta bir ortaokul öğrencisi,ufak tefek bir küçük çalıyor darbukayı, Kale'de, hemen girince. Biraz çaldı önce, bizimle birlikte turistler de vardı. Turistler ilerledi, biz kaldık. Bıraktı darbukasını, "Futbol oynayalım mı?" dedi. Şaşırdık, beklemediğimiz bu teklife. Kabul ettik, oynadık fotoğraflar çektik. Gol attıkça, hep birlikte sevindik. Fenerbahçeliymiş onu anlattı, arkadaşlarından bahsetti. Para kazanmaya çalıştığından.
Yorulup yorulmadığını sorduk, yorulmuyorum da sıkılıyorum bazen dedi. Gitmeyin biraz daha oynayalım konuşalım, arkadaşlarımı çağırayım dedi. Ama zaman sadece çocukken sonsuz, büyüyünce yetmiyor. Gidelim dedik yine gelin dedi. Ama söz vermeyelim dedik. Giderken seslendi sonra:
"Abla fotoğraflarımı facebooka atar mısın?", facebookum ama dedim, "Canın sağolsun!" dedi, bu yaşta nereden öğrendiyse.
Sonra biz ilerledik, o darbukasını aldı, devam etti. Dönerken bir turisti yakalamış topu gösteriyordu. Uzaklaştık Kale'den darbuka sesleri artık duyulmuyordu.
Kaleye doğru yol uzundu evet ama çıkarız dedik, yürüdük -ki tavsiye ederim-.
Ve darbuka sesleri geliyordu Kale'ye girerken. Küçük bir çocuğun darbukasından çıkacağını düşünmediğimiz sesler. Ulus'ta bir ortaokul öğrencisi,ufak tefek bir küçük çalıyor darbukayı, Kale'de, hemen girince. Biraz çaldı önce, bizimle birlikte turistler de vardı. Turistler ilerledi, biz kaldık. Bıraktı darbukasını, "Futbol oynayalım mı?" dedi. Şaşırdık, beklemediğimiz bu teklife. Kabul ettik, oynadık fotoğraflar çektik. Gol attıkça, hep birlikte sevindik. Fenerbahçeliymiş onu anlattı, arkadaşlarından bahsetti. Para kazanmaya çalıştığından.
Yorulup yorulmadığını sorduk, yorulmuyorum da sıkılıyorum bazen dedi. Gitmeyin biraz daha oynayalım konuşalım, arkadaşlarımı çağırayım dedi. Ama zaman sadece çocukken sonsuz, büyüyünce yetmiyor. Gidelim dedik yine gelin dedi. Ama söz vermeyelim dedik. Giderken seslendi sonra:
"Abla fotoğraflarımı facebooka atar mısın?", facebookum ama dedim, "Canın sağolsun!" dedi, bu yaşta nereden öğrendiyse.
Sonra biz ilerledik, o darbukasını aldı, devam etti. Dönerken bir turisti yakalamış topu gösteriyordu. Uzaklaştık Kale'den darbuka sesleri artık duyulmuyordu.